NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
عُبَيْدٍ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ فِي
حَدِيثِ
أَيُّوبَ عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ
الْمُنْكَدِرِ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
ذَكَرَ
النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِيهِ قَالَ
وَفِطْرُكُمْ
يَوْمَ
تُفْطِرُونَ
وَأَضْحَاكُمْ
يَوْمَ تُضَحُّونَ
وَكُلُّ
عَرَفَةَ
مَوْقِفٌ
وَكُلُّ
مِنًى
مَنْحَرٌ
وَكُلُّ
فِجَاجِ
مَكَّةَ
مَنْحَرٌ
وَكُلُّ
جَمْعٍ
مَوْقِفٌ
Hammâd b. Zeyd, Ebû
Hureyre (r.a)'den rivayetinde,
Nebi (s.a.v.)'ide
zikrederek (Hadisin merfu olduğuna işaret etti, ona göre RasûluIIah -s.a.-)
şöyle buyurdu;
"...ve Ramazan
bayramınız; orucu açtığınız gün, kurban bayramınız kurban kestiğiniz gündür,
arafat'ın tamamı vakfe yeridir. Mina'nın tamamı kurban kesme yeridir. Mekke'nin
tüm geniş yolları da kurban kesme yeridir. Müzdelife'nin her tarafı da vakfe
yeridir."
İzah:
Tirmizî, sıyâm; İbn
Mâce, sıyâm; Dârekutnî, Sünen, II, 163.
Hadisin Tirmizî'deki
rivayetinde: "...ve Ramazan bayramı, orucu açtığınız gündür" sözünden
önce oruç, oruç tuttuğunuz gündür" cümlesi vardır. Buna göre Ebû
Dâvud'taki "...ve Ramazan..." cümlesindeki atıf edatının atfedildiği
cümlenin burada olmadığı halde Tirmizî'deki,cümlesinin olduğu anlaşılıyor.
Dârekutnî'nin Ebû
Dâvud'taki senetle yaptığı rivayet, Ebû Davud'un, rivayetin tamamını
almadığını göstermektedir. Dârekutnî'nin rivayeti şöyledir:
"Ay yirmi dokuz
gündür, hilali görünceye kadar oruca başlamayınız, ve hilali görünceye kadar
bayram yapmayınız. Eğer hava kapalı olursa sayıyı otuza tamamlayın. Ramazan
bayramı oruca son verdiğiniz gündür.”
Dârekutnî'nin bu
rivayetine göre Ebû Dâvud'taki "ve Ramazan bayramınız..." sözünün
burada mahzuf olan, "eğer hava kapalı olursa, sayıyı otuza
tamamlayın" cümlesine ma'tuf olması gerekir. Dârekutnî'nin, bu hadisi Ebû
Dâvud kanalıyla rivayet ettiği göz önüne alınırsa, sonraki takdirin daha
isabetli olduğu ortaya çıkar.
Tirmizî bu hadisin
akabinde şu açıklamada bulunmuştur:
"Bazı âlimler bu
hadisin mânâsının oruç ve bayramın cemaatle ve insanların çoğunluğu ile
birlikte yapılacak olduğunu ileri sürmüşlerdir. Kastedilen mânânın Şaban'ın
son günü mü yoksa Ramazan'm ilk günümü olduğunda tereddüt edilen şek gününde
Oruç tutulmayacağına işaret olduğunu söyleyenler de vardır. Buna göre Şevval
hilalini gördüğü halde haberi kabul edilmeyen kimse, ancak herkesle beraber
bayram yapabilir.[Tirmizî, Siyam]
Hattâbî hadise daha
değişik bir mânâ vermiştir. Hattabî'nin bu konudaki sözleri de şöyledir:
"Hadisin mânâsı,
içtihadı konularda insanların hatalarına bakılmaz. Eğer bir toplum
araştırdıkları halde hilali ancak ayın otuzuncu gününden sonra görseler ve sayı
tamamlanmadıkça bayram yapmasalar, sonra da ayın yirmi dokuz gün olduğu
anlaşılsa, onların oruç ve bayramlarından dolayı hiç bir günah yoktur. Aynı
şekilde arefe gününde de hatâ etseler, onlara iadesi gerekmez..."
Hadisin devamında
Kurban bayramının da herkesin kurban kestiği gün olduğu belirtilmektedir. Buna
göre bir kimse Zülhicce ayının hilalini Zülka'denin yirmi dokuzuncu günü güneş
battıktan sonra görse, fakat Kadı onun sehâdetini kabul etmese, o zat herkesle
birlikte birgün sonra kurban kesecektir. Kendi görüşünü esas alarak bir gün
önce kurbanını kesemez.
Hadisin sadece Ebû
Davud'un rivayetinde bulunan son bölümünde arafat'ın tamamının vakfe yeri;
Mina'nın tümünün ve Mekke'nin büyük yollarının kurban yeri; Müzdelife'nin
tümünün de yine vakfe yeri olduğu bildirilmektedir. Yani Zilhicce'nin dokuzuncu
günü zevalden bayram günü fecre kadar Arafat'ın herhangi bir yerinde bir an
durmak yeterlidir. Bizzat Rasûlullah (s.a.v.)'ın durduğu yerde durmak şart
değildir. Yalnız başka bir hadiste, Arafat'ın batısına düşen Urane (veya Arane)
vadisi ile Müzdelife'deki Muhassir'in vakfe mahalli olmadığı belirtilmiştir. Bu
hadisle birlikte düşünülünce üzerinde durduğumuz hadisi "Urane vadisinin
dışında Arafat'ın tamamı ve Muhassir hâriç Müzdelife'nin her tarafı vakfe
yeridir" şeklinde anlamak gerekir. Hanefi fıkıh kitaplarında da bu husus
açıkça görülür. Haddi zatında haccı ilgilendiren bu mesele hac bahsinde geçmiş
bulunmaktadır.